29.01.2023

Bolu İl Müftüsü Sayın Ali Rıza Tahiroğlu’nun Köroğlu Gazetesinde 23.01.2023 Tarihinde Yayınlanan Yazısı

İSLÂM'IN ÖZÜ GÜZEL AHLÂKTIR

Ahlâk; “seciye, tabiat, huy” gibi mânalara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. Halk, İnsanın fizik yapısı için, hulk ise, mânevî yapısı için kullanılır. İslâmî kaynaklarda hulk ve ahlâk terimleri genellikle iyi ve kötü huyları, fazilet ve reziletleri ifade etmek üzere kullanılmış; özellikle iyi huylar hüsnü’l-huluk, kötü huylar ise sûü’l-huluk…gibi terimlerle ifade edilmiştir. Ahlâk; İnsanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan mânevî nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya konan iradeli davranışlar bütünü olarak tanımlanır. (TDV İslâm Ansiklopedisi,Ahlak Md.)

İslâm ahlâkının kaynağı Kur’an olup onu ete ve kemiğe büründüren Hz. Muhammed (sav) dir. Nitekim Hz. Âişe (r.a.) bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber’in ahlâkının Kur’an ahlâkı olduğunu belirtmiştir (Müslim, Müsâfirîn, 139).  

Kur’ân-ı Kerîm’de ahlâk kelimesi yer almamakla birlikte, biri “âdet ve gelenek”, diğeri de “ahlâk” mânasında olmak üzere iki yerde ahlâkın tekili olan huluk kelimesi geçmektedir. “Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir.(Şuarâ,137); “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem, 4)

Hz. Peygamber, hiç olmayan güzel ahlâkı getirmek ve düzenlemek için değil, kendisinden önceki peygamberler zincirinin insanlığa öğrettiği güzel ahlâkı “tamamlamak” için gönderilmiştir. Nitekim o,  Ben,(başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.( İbn Hanbel, II, 381) buyurarak, toplumda var olan ancak zamanla küllenmiş, yok olmuş ya da bozulmuş değerlerin yeniden canlanması veya yerine yenisinin getirilmesi görevini üstlendiğini ifade etmiştir.

Bir defasında Sa'd b. Hişâm, Hz. Âişe'den kendisine Resûlullah'ın ahlâkını anlatmasını istemiş, Hz. Âişe de, “Sen Kur'an okuyorsun değil mi?” diye sorunca Sa'd, “Evet.” cevabını verdi. Bunun üzerine müminlerin annesi, “İşte Hz. Peygamber'in ahlâkı Kur'an idi.” dedi. (Müslim, Müsâfirîn, 139)  Bazı rivayetlerde Hz. Âişe'nin, bu sözünün ardından,   “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem,4) âyetini ya da Mü'minûn sûresinin ilk dokuz âyetini okuduğu belirtilmiştir. Buradan da anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber Kur’an ahlâkını, Peygamberlik hayatı süresince en iyi şekilde temsil etmiştir.

Az da olsa câhiliye döneminde de cömertlik, güvenilirlik, doğru sözlülük, misafirperverlik, dayanışma ve yardımlaşma gibi çeşitli ahlâkî erdemler vardı. Fakat Kur'an'ın öngördüğü ahlâk çok daha farklıydı. Kur'an bir ve tek olan Allah'ın rızasını gözeten tevhide dayalı bir ahlâk anlayışı getirmişti. Kur'an ahlâkını diğerlerinden ayırt eden en önemli özelliği, âhiret inancına dayalı olması ve evrensel ilkeler getirmesidir. Bu sebeple ahlâk, kişinin yalnızca insanlarla ilişkilerinde değil, Rabbiyle, diğer canlılarla ve çevresi ile ilişkilerinde de var olan bir niteliktir.

İslâm ahlâkının en belirgin yönleri, “hasbîlik” yani hiçbir çıkar kaygısı olmadan sırf Allah rızasını gözetmek ve “ihsan” yani kendisi Allah'ı görmese de her an Allah'ın onu gördüğünün bilincinde olmak ve ona göre davranmaktır. Bu, İslâm'da ahlâk ve iman arasında sıkı bir ilişki olduğu anlamına gelmektedir. Allah Teâlâ, “Rabbimiz Allah'tır.” deyip de dosdoğru olanları cennetle müjdelemiştir. (Fussilet,30) Resûlullah da, “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.” (Ebû Dâvûd, Sünnet,15) buyurarak iman ve ahlâk birlikteliğine vurgu yapmıştır. Ayrıca ahlâkı en güzel olanların, en hayırlı insanlar (Buhârî, Menâkıb, 23) ve kendisine en sevgili kimseler (Buhârî, Fedâilü ashâbi’n-nebî, 27) olduğunu ifade etmiştir.

İslâm ahlâkında vicdan’ın  da özel bir yeri vardır. İman sahibi bir kimse, vicdanına danışarak iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilir. Çünkü iyilik, kalbin kendisiyle huzur ve sükûn bulduğu; kötülük ise kalbi huzursuz eden şeydir.  (İbn Hanbel, IV, 227) Nitekim Hz. Peygamber, “İyilik güzel ahlâktır. Kötülük ise içini huzursuz eden ve başkalarının bilmesini istemediğin şeydir.” buyurmuştur.  (Müslim, Birr, 14)

İnsanın yaratılışından sahip olduğu bir meleke olarak ahlâk, iyi ya da kötü yönde değiştirilmeye müsait bir huydur. Yüce Allah, âhirete iyilik getirene ondan daha hayırlısının, kötülük getirene ise ancak işlediğinin cezasının verileceğini bildirmiştir.(Kasas, 84)

Hz. Peygamber, “Kıyamet günü müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır bir şey yoktur. Muhakkak ki Allah söz ve fiilleri çirkin kimselere son derece öfkelenir.” buyurmuş, (Tirmizî, Birr, 62) ahlâkını güzelleştiren kimseye cennetin en yüksek makamından bir köşk verileceğine kefil olduğunu belirtmiştir.  (Ebû Dâvûd, Edeb, 7)

İslâm ahlâkında önem verilen bir diğer husus da “istikamet”tir. Davranışlar tek başına değil ancak niyetle, kalple uyumlu olduğu sürece değer ifade etmektedir. Zira, “Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır...” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1).  Allah (cc), “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.”  (Saff,2-3) buyurarak inananları bu hususta uyarmaktadır. Peygamberimiz de, “Kulun kalbi doğru oluncaya kadar imanı dosdoğru olmaz. Dili doğru oluncaya kadar da kalbi dosdoğru olmaz. Komşusunun kendisinden bir kötülük gelmeyeceğine emin olmadığı kimse de cennete giremez.” (İbn Hanbel, III, 199) buyurarak aynı şekilde müminin ahlâkî tutarlılığa sahip olması gerektiğine dikkat çekmiştir.

Ahlâkla ibadetler arasında da sıkı bir ilişki vardır. İbadet, Allah'a karşı bir görev olmakla birlikte kişiyi ahlâkî açıdan geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Bu yüzdendir ki Kur'an'da namazın her türlü hayâsızlık ve kötülükten alıkoyma özelliğine vurgu yapılmıştır. (Ankebût, 29/45) Aksi takdirde kişinin ibadeti, ahlâkını güzelleştirmeye vesile olmuyorsa çelişkili bir durum söz konusudur. Nitekim Allah Resûlü, namazı, orucu ve sadakasının çokluğuyla anıldığı hâlde komşularını diliyle inciten bir kadın hakkında kendisine sorulduğunda, onun cehennemde olacağını söylemiştir.  (İbn Hanbel, II, 440) İman, ibadetler ve ahlâk arasındaki bu denge ve birliktelik göstermektedir ki ahlâklı olmak, tek kelimeyle her şeyde tevhidi bulma çabasıdır.

Ahlâkla yakından ilgili diğer bir kavram “edep”tir. “iyi tutum, nezaket” gibi anlamlara gelen edep, başta insan ilişkileri olmak üzere kişinin bireysel ve toplumsal hayatını düzenleyen birtakım kurallardır. Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber, ahlâkın olduğu kadar edebin de kaynağıdır. Mevlânâ'nın dediği gibi: “Âyet âyet bütün Kur'an'ın mânâsı edeptir.” Allah Resûlü de her hâliyle edep timsalidir.

Hz. Peygamber, “Çocuklarınıza ikram ediniz ve onlara güzel terbiye veriniz. (İbn Mâce, Edeb, 3) buyurmuş, “Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermemiştir.” (Tirmizî, Birr, 33) diyerek çocuk terbiyesine verdiği önemi vurgulamıştır.

Ali Rıza TAHİROĞLU

 Bolu İl Müftüsü